11 Nisan 2025 Cuma
13 شوال 1446 الجمعة
Akide ve Kader İlminden Geri Kalmak Doğru Mu?

SORU: Ayağının kaymasından korktuğu için akîde konusunda ve özellikle de kader konusunda ders yapmak ve öğrenim görmek istemeyen kimse hakkındaki görüşünüz nedir?

CEVAP: Bu mes’ele, insanın dîni ve dünyası için gerekli olan diğer önemli mes’eleler gibidir. Tehlikeyi göze almak ve bu mes’eleleri araştırırken ve öğrenirken konunun açıklığa kavuşması için Allah’tan yardım istemek gerekir. Çünkü bu önemli konularda kişinin şüphe içinde olmaması gerekir. Ertelediği zaman dînine zarar vermeyecek ve araştırdığında sapıtmaktan korktuğu konulara gelince diğerleri ondan daha önemli olduğu müddetçe onu ertelemesinde bir sakınca yoktur. Kader mes’elelerine gelince Bunlar da kulun kesin bir inanca ulaşıncaya kadar tam olarak araştırması ve öğrenmesi gerekli mühim konulardandır. Allah’a hamdolsun ki gerçekte bu konuda herhangi bir kapalılık ve problem yoktur.

Bazı insanlara akîde derslerinin ağır gelmesi maalesef onların “nasıl” sorusunu “niçin” sorusuna takdîm etmelerinden dolayıdır. İnsan bu iki soru edatıyla amelleri yönünden sorumlu tutulacaktır. “Bunu niçin yaptın?” sorusu ihlâs sorusudur? “Bunu nasıl yaptın?” sorusu Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’e tâbi olup olmamakla ilgili bir sorudur. Şimdi insanlar nasıl’ın cevabını araştırmakla meşguller, niçin sorusunun cevabını araştırmaktan gafildirler. Bu sebeple onları ihlâs yönünde çok fazla yarış içinde bulamazsın. Mütabaat yönünde ise en ince teferruatına kadar konuları araştırırlar. İnsanlar şimdi işin bu yönüyle meşguller. En önemli yönünden gafildirler. Bu, akîde yönüdür, ihlâs yönüdür, tevhîd yöndür. Bu sebeple bazı kimseleri dünya mes’eleleri hakkında gerçekten çok basit şeyleri sorduğunu görürsün. Kalbi dünya ile meşguldür; alış verişinde, binitinde, konutunda ve giyeceğinde Allah’tan tamamen gafildir. Şu anda bazı kimseler farkında olmadan dünyaya tapıyor olabilirler. Farkında olmadan Allah’a ortak koşuyor olabilirler. Çünkü maalesef tevhîd konusuna ve âhiret konusuna sadece halk değil, bazı ilim talebeleri de önem vermiyorlar. Bu çok önemli bir konudur. Nitekim Şariin bir koruyucu ve bir sur gibi kıldığı ameli bırakıp sadece akîdede yoğunlaşmak da bir hatadır. Çünkü biz medyada dînin hoşgörülü bir akîde olduğu fikri ve benzeri fikirler üzerine yoğunlaştığını okuyor ve dinliyoruz. Gerçekte bunun, inancının sağlamlığını gerekçe göstererek bazı haramları helal kılmak isteyenlerin gireceği bir kapı olmasından korkulur. Fakat “niçin” ve “nasıl” sorularının cevaplarının doğru verilebilmesi için her iki konunun da, yani hem akîde konusunun hem amel konusun birlikte göz önünde bulundurulması gerekir.

Cevabın özeti şudur: Kişinin kendi ilâhı ve ma’bûdu hakkında basiret üzere olması için, O’nun isimleri, sıfatları ve fiilleri hakkında basiret üzere olması için, kevnî ve şer‘î ahkâmı konusunda basiret üzere olması için, şerîatını ve yaratmasının hikmetleri ve sırları konusunda basiret üzere olması için tevhîd ve akîde ilmini araştırması ve öğrenmesi gerekir. Ta ki hem kendisi sapmamış, hem de başkalarını saptırmamış olsun. Tevhîd ilmi ilgilendiği şeyin şerefinden dolayı ilimlerin en şereflisidir. Bu sebeple ilim ehli onu en büyük Fıkıh anlamında Fıkhu’l-Ekber diye isimlendirmişlerdir. Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyumuştur: “Allah teâlâ kimin iyiliğini isterse onu dînde fakih kılar.” (Buhari, Muslim) Bunun kapsamı içine ilk giren ve evla olanı Tevhîd ve Akîde ilmidir. Fakat kişinin bu ilmi nasıl öğreneceğini ve hangi kaynaktan alacağını da araştırması gerekir. Bu ilimden öncelikle saf ve şüphelerden salim olanı almalı; ikinci olarak reddini ve beyânını daha önce öğrendiği saf akîdeye göre yapabilmesi ve dayandığı kaynakların Allah’ın Kitâbı, Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم ’in sünneti, sonra sahâbenin sözleri, sonra onların izinden giden tabiin imamlarının söyledikleri, sonra ilimlerine ve güvenilirlerine güvenilen âlimlerin söyledikleri ve özellikle de Şeyhulislâm İbn Teymiyye ve öğrencisi İbn Kayyim’in söyledikleri şeyler olması için bid‘atlerden ve şüphelerden bu ilmin içine sokuşturulan şeyleri incelemelidir. Allah’ın engin rahmeti ve rızâsı onların, diğer Müslümanların ve imamlarının üzerine olsun.

Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri Fetva no: 60

Kategoriler
Dersler
Vahiy Mescidi
  • /ANKARA
Sitemizde yer alan içeriklerin kaynak gösterilerek paylaşılmasında mahzur yoktur.
vahiymescidi.com © 2025