Peygamberimiz Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem'in diğer peygamberlerden farklı özellikleri nelerdir?
Cevap: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin pekçok özelliği vardır. Bu hususa dair ayrı eserler de yazılmıştır. Bu özelliklerden birisi onun daha önce de belirttiğimiz gibi hatemu'n-nebiyyîn (son peygamber) olmasıdır. Bir diğeri yüce Allah'ın şu buyruğunu açıklarken de belirttiği gibi Adem evladının efendisi olmasıdır:
"İşte biz o peygamberlerin bazısını bazısına üstün kıldık. Allah onlardan kimisi ile söyleşmiş, kimisini de birçok derecelerle yükseltmiştir." (el-Bakara, 2/253)
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de: "Ben Adem evladının efendisiyim fakat öğünmüyorum." [İmam Ahmed, Musned] diye buyurmuştur.
Bir başka özelliği onun bütün insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmiş olmasıdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"De ki: 'Ey insanlar! Şüphesiz ben göklerin ve yerin mülkü (egemenliği) kendisinin olan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan... Allah'ın size, hepinize gönderdiği peygamberiyim." (el-Araf, 7/158)
"Biz seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik." (Sebe', 34/28)
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur:
"Bana, benden önce hiçbir kimseye verilmemiş beş özellik verilmiştir: Bir aylık mesafeden (düşmanımın kalbine) korku salınmak ile bana yardım olundu. Yeryüzü benim için hem mescid, hem de kendisiyle temizlenme aracı kılındı. Ümmetimden herhangi bir kimseye namaz nerede yetişirse, namazını kılıversin. Ganimetler bana helal kılındı. Halbuki benden önce kimseye helal kılınmamıştır. Bana şefaat verildi. Benden önce her bir peygamber özel olarak kendi kavmine gönderilirken, ben genel olarak bütün insanlara peygamber olarak gönderildim." [Buhari, Muslim]
Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
"Nefsim elinde olana yemin ederim ki, ister yahudi, ister hristiyan olsun bu ümmetten (tebliğime muhatab olan insanlar arasından) kim beni duyar da sonra benimle gönderilene iman etmeden ölürse, mutlaka o kimse cehennemliklerden olur." [İmam Ahmed, Musned] Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in sözünü ettiğimiz bu özellikleri dışında başka özellikleri de vardır. Bunları ilgili buyruklardan tesbit etmek mümkündür.
Peygamberlerin mucizelerinin mahiyeti nedir?
Cevap: Mucize (benzerinin meydana getirilmesi için) meydan okumakla birlikte olağan üstü bir hal olup, ona karşı çıkılabilme, durabilme imkanı da yoktur. Mucize ya gözle görülüp, kulakla duyulan türden maddi olur, kayanın içinden dişi devenin çıkması, asanın yılana dönüşmesi, cansızların konuşması ve benzerlerinde olduğu gibi. Ya basiret ile görülebilen manevi türdendir. Kur'an mucizesi gibi. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem'e bu türlerin hepsinden de mucize verilmiştir. Ondan önceki peygamberlerin herbirisine verilen bütün mucizelerin daha büyük bir benzeri mutlaka bizim peygamberimize de verilmiştir. Hissedilen maddi mucizelerden bazıları: Ayın yarılması [İmam Ahmed, Musned], kütüğün Peygamber efendimize özlem duyarak inlemesi [İmam Ahmed, Musned], Peygamberin şerefli parmakları arasından suyun kaynaması [İmam Ahmed, Musned], pişmiş koyunun kolunun konuşması [Ebu Davud], yemeğin tesbih getirmesi [İmam Ahmed, Musned] ve buna benzer sahih haberlerin mütevatiren bildirdiği pekçok mucize. Fakat bu mucizeler de diğer peygamberlerin dönemlerinin sona ermesiyle birlikte geçip giden mucizelerde olduğu gibi geçip gitmiştir, geriye sadece onlar ile ilgili anlatılanlar kalmıştır. Ancak Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in ebedi kalıcı mucizesi akıllara durgunluk veren, özellikleri, bitmek tükenmek bilmeyen, "önünden de, arkasından da batıl kendisine erişmeyen, hikmeti sonsuz, her hamde layık olan (Allah) tarafından indirilmiş bulunan" (Fussilet, 41/42) bu Kur'ân-ı Kerim'dir.
Kur'ân'ın İ’câzının (mucize oluşunun) delili nedir?
Cevap: Buna delil Kur'ân-ı Kerim'in yirmi üç yıldan daha uzun bir süre inmeye devam etmesi ve söz söyleme kudreti en yüksek, konuşmaları en belağatli, açıklamaları en üstün mertebede bulunan insanlara şu buyruklarıyla meydan okumuş olmasıdır:
"Eğer doğru söyleyenler iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler." (et-Tûr, 52/34)
"Öyleyse haydi siz de onun gibi uydurma on sure getirin." (Hud, 11/13)
"Öyleyse eğer doğru söyleyenler iseniz siz de onun benzeri bir sûre getirin." (Yunus, 10/38)
Onlar mümkün olan her yolla onu reddetmek için olanca gayret sahibi olmakla birlikte böyle bir işi yapamadılar, kalkışamadılar. Oysa o Kur'ân'ın harfleri, kelimeleri, onların karşılıklı konuşmalarında kullandıkları sözlerle aynı türden idi. Onlar bu alanda birbirleriyle yarışıyor, birbirlerine karşı öğünüyorlardı. Daha sonra Kur'ân-ı Kerim onlara benzerini meydana getirmekten âciz kaldıklarını ve böylelikle Kur'ân'ın İ’cazının (mucize oluşunun) açıkça ortaya çıktığını yüksek sesle ilan etti:
"De ki: 'Andolsun bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek için insanlar ve cinler biraraya toplansalar, birbirine yardımcı olsalar dahi yine benzerini getiremezler.'" (el-İsra, 17/88)
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur:
"Herbir peygambere mutlaka insanların benzerini görerek iman edebilecekleri birtakım mucizeler verilmiştir. Bana verilen ise yüce Allah'ın bana vahyettiği bir vahiydir. Bundan dolayı kıyamet gününde o peygamberler arasında kendisine uyanları en çok olan kişinin ben olacağımı ümit ederim." [İmam Ahmed, Musned]
İnsanlar Kur'ân-ı Kerim'in lafızları, manaları, geçmişlere dair haberleri ve gaybi geleceğe dair haberleri ile ilgili olması bakımından Kur'ân'ın İ’caz yönlerine dair pekçok eserler yazmışlardır. Fakat bu yaptıkları ile ancak bir kuşun deryadan gagasıyla alabildiği bir miktar kadarını ortaya koyabilmişlerdir.
SORULU CEVAPLI İSLAM AKÂİDİ
Hafız b. Ahmed el-Hakemî