SORU: Mestler üzerine mesh etmenin vaktinin belirlenmesi nasıl olur? Bu süre ne zaman başlar?
CEVAP: Bu mes’ele insanların bilmek ihtiyacında oldukları en önemli mes’elelerden biridir. Bu sebeple inşaallah sorudan daha geniş bir cevap vereceğiz?
Mesh, Kitap ve Sünnet’in delâletiyle sabittir. Kitap’tan delîli Allah’ın şu âyetidir: “Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.” (Mâide: 6). Âyetteki “ayaklarınızı” anlamında geçen “ ”أرجلِكم kelimesi kesreli okunduğu zaman “başlarınızı” kelimesine atfedilmiş olur ki o zaman mesh edileceklerin kapsamına ayaklar da girer. Mushaflarda insanların okudukları şekil ise “ أرجلَكم ” şeklinde fethalı okuyuştur ki “yüzlerinizi” kelimesine matuftur ve bu okuyuşta ayaklar yıkanacak şeyler kapsamına girer. O zaman ayaklar bu iki kıraate göre ya yıkanacaktır veya mesh edilecektir. Sünnet ayakların ne zaman mesh edileceklerini ve ne zaman yıkanacaklarını beyân etmiştir. Buna göre ayaklar açıkta olduğu zaman yıkanırlar, mest ve benzeri bir şeyle örtülü olduğu zaman mesh edilirler.
Sünnette mestler üzerine mesh etmek Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’den tevatür yoluyla nakledilmiştir. İlim adamları tevatür hadîsleri sayarken bunu da içine dâhil etmişlerdir. Nitekim bunu şiir halinde söyleyenler bile vardır.
Tevatür eden hadîslerdendir şu hadîsler:
Kim benim üzerimden yalan söylerse,
Kim Allah için bir ev bina ederse
Ru’yet, şefaat ve havz ve mestleri mesh etmek
İşte bunlardır bazıları.
Demek ki mestler üzerine mesh etmek, Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم ’den tevatüren gelen hadîslerdendir. İnsan bu mestleri abdest aldıktan sonra giydiği zaman mestler üzerine mesh etmek bunları çıkarıp yıkamaktan daha faziletlidir. Bu sebeple el-Muğire b. Şu’be radıyallahu anh Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم abdest alırken onun mestlerini çıkarmak istediği zaman ona: “Bırak onları, çünkü ben onları temiz olarak giydim.” buyurdu. Sonra da mestler üzerine mesh etti. Bu hadîsi Buhârî ve Müslim birlikte rivâyet ettiler.
Mestler üzerine mesh etmenin şartları vardır:
Birinci Şart: Küçük ve büyük hadesten tam olarak temizlenmesidir, yani abdestsiz ise abdest alması, gusül gerekiyorsa gusletmesidir. Büyük ve küçük hadesten temizlenmeden mestleri giymişse bunların üzerine mesh etmesi câiz değildir.
İkinci Şart: Meshin mesh müddeti içinde yapılmasıdır ki inşaallah aşağıda bu müddetin ne olduğu beyân edilecektir.
Üçüncü Şart: Meshin küçük tahârette yani abdest alırken yapılmasıdır. Bir kimse gusletmesini gerektirecek bir duruma düştüğü zaman ise bütün bedenini yıkayabilmesi için mestlerini de çıkarması gerekir. Bu sebeple cünüplük halinde mesh yapılamaz. Nitekim Safvan b. Assal radıyallahu anh şöyle anlatmıştır: “Rasûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم biz yolculukta olduğumuz zaman cünüp olmadıkça üç gün ve üç gece mestlerimizi çıkarmamamızı emrederdi.” Bu hadîsi Nesâî, Tirmizî ve İbn Huzeyme tahrîc etti.
Bu üç şart mestler üzerine mesh etmenin câiz olmasının şartlarıdır.
Mesh müddetine gelince: Mukim için bir gün ve bir gece, yolcu için üç gün ve üç gecedir. Namaz sayısına değil zamana itibar edilir. Rasûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم onun müddetini mukim için bir gece ve bir gündüz, yolcu için geceleriyle birlikte üç gün olarak belirledi. Bir gün ve bir gece yirmi dört saattir. Geceleriyle birlikte üç gün ise yetmiş iki saattir.
Fakat bu süre ne zaman başlayacaktır? Bu süre ilk meshten itibaren başlar. Yoksa meshi giydiği andan itibaren veya meshi giydikten sonraki abdest bozmadan itibaren değil. Çünkü şer‘î hüküm mesh lafzıyla birlikte gelmiştir. Mesh ancak onun fiilen mevcudiyetiyle birlikte tahakkuk eder. “Mukim bir gün ve bir gece mesh eder, yolcu üç gün ve üç gece mesh eder.” Müddetin başlaması için meshin gerçekleşmesi zorunludur. Bu da ancak ilk defa meshe başlamakla olur. İlk meshi yaptığı andan itibaren yirmi dört saat tamamlandığında mukim açısından mesh etme vakti sona ermiş olur. Yetmiş iki saat geçtiğinde de yolcu açısından mesh etme vakti sona ermiş olur. Bunu daha iyi açıklayacak bir örnek verelim:
Bir adam sabah namazı için abdest alsa sonra mestlerini giyse, öğle namazını kılıncaya kadar da bu abdestiyle kalsa ve ikindi namazını da aynı abdestle kılsa, ikindi namazını kıldıktan sonra saat on yedide akşam namazı için yeniden abdest alsa ve mesh etse bu adam ertesi günü saat on yediye kadar mesh etme hakkına sahiptir. Faraza ikinci gün de saat on altı kırk beşte mesh etmiş olsa ve bu abdestiyle de ikinci günün ikindi akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılmış olsa bu süre içinde dokuz tane namaz kılmış olur. Bununla öğrenmiş oluyoruz ki halkın pek çoğunun anladığı gibi mesh müddetinde namaz sayısına itibar edilmez. Çünkü onlar mesh müddetinin beş vakit namazla sınırlı olduğunu söylüyorlar ki bunun aslı yoktur. Şerîat onun süresini bir gün ve bir gece olarak belirlemiştir. Bu da birinci meshle birlikte başlar. Zikrettiğimiz bu örnekte kaç tane namaz kıldığını öğrendin. Zikrettiğimiz bu örnekle birlikte mesh müddeti tamamlandığı zaman artık bu müddetin bitmesinden sonra meshin yapılamayacağı açıklığa kavuşmuş olmaktadır. Eğer bu müddetten sonra mesh ederse onun yaptığı mesh geçersizdir.
Abdestsizlik hali ortadan kalkmaz. Fakat müddet tamam olmadan önce mesh ederse ve müddet tamamlandıktan sonra da tahâret üzere devam ederse abdesti bozulmaz, abdest bozucu bir hal kendisinden zuhur edinceye kadar temiz ve abdestli olarak kalır. Çünkü mesh müddetinin bitimiyle birlikte abdest bozulur sözü delîlsiz bir sözdür. Müddetin tamam olmasının anlamı, müddetin tamam olmasıyla birlikte mesh yapılamaz demektir. Yoksa müddetin tamam olmasıyla birlikte temizliği/abdestli hali ortadan kalkar demek değildir. Süreyi belirleyen abdest değil de mesh olunca sürenin tamamlanmasıyla birlikte abdestin bozulduğunun delîli yoktur. O zaman ulaştığımız delîli ifade ederken şöyle deriz: Bu adam şer‘î delîlin gereğince sahîh bir abdest almıştır. Durum böyle olunca da onun bu abdestinin bozulduğunu da ancak şer‘î ve sahîh bir delîle dayanarak söyleyebiliriz. Mesh müddetinin tamamlanmasıyla birlikte abdestinin bozulduğunu söylemenin hiçbir delîli yoktur. O zaman kendisinden abdestini bozan herhangi bir hal zuhur etmedikçe tahâret üzere kalacak demektir. Bu hallerin neler olduğu da Kitap, Sünnet veya icma ile sabittir.
Yolcuya gelince onun mesh müddeti geceleriyle birlikte üç gündür, yani yetmiş iki saattir, ilk meshle birlikte başlar. Bu sebeple Hanbelî fıkıhçıları dediler ki, bir adam kendi beldesinde mukim iken mestlerini giyse, sonra aynı beldede abdesti bozulsa, sonra mesh yapmadan yolculuğa çıksa ve ancak yolculuğa çıktıktan sonra mesh yapsa bu durumda da mesh müddeti bu andan itibaren başlar ve yolcunun mesh müddeti olan yetmiş iki saatlik süreyi tamamlar. Bu da, mesh müddetinin mestleri giydikten sonraki ilk hadesle birlikte başladığı görüşünün zayıf olduğuna delâlet eden hususlardan biridir.
Mest üzerine meshi iptal eden şey müddetin dolması ve mestlerin çıkarılmasıdır. Mesti çıkardığı zaman mesh iptal olur, fakat tahâret devam eder. Mesti çıkarmanın meshi iptal edeceğinin delîli Safvan b. Assal hadîsidir. O, şöyle demiştir: “Rasûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم bize mestlerimizi çıkarmamamızı emretti.” (İmam Ahmed, Musned) Bu, mesti çıkarmanın meshi iptal edeceğinin delîlidir. İnsan mesh ettikten sonra mestini çıkardığı zaman onun üzerine yaptığı mesh iptal olur. Yani tam bir abdest alıp da ayaklarını yıkamadıkça mestlerini tekrar giyemez ve üzerine mesh yapamaz.
Mestini çıkardığı zaman tahâretinin yani abdestinin durumuna gelince o devam eder. Tahâret mesh edilen mestin çıkarılmasıyla bozulmaz. Çünkü mesh eden kimse mesh ettiği zaman tahâreti şer‘î delîl gereğince tamam olmuştu. Bu tahâret yine şer‘î bir delîl gereğince bozulur. Burada mesh edilen şey çıkarıldığı zaman abdestin bozulduğuna dair şer‘î bir delîl yoktur. Sadece mesh edilen şey çıkarıldığında meshin geçersiz hale geleceğine dair delîl vardır. Yani tam bir abdestin içinde ayakları yıkamadıkça tekrar başka bir mesh yapılamaz. Buna göre deriz ki: Asıl olan, şer‘î delîl gereğince sabit olan bu tahâretin delîl bulununcaya kadar devam etmesidir. Delîl bulunmadığı zaman abdest bozulmadan devam eder. Bizim tercih ettiğimiz görüş budur. Başarı Allah’tandır.
Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri 144