SORU: Kibirlenmek maksadıyla elbisesini ayak bileğinden aşağıya sarkıtanın cezası nedir? Kibirlenmek kastı olmadığı zaman bunun cezası nedir? Ebû Bekir radıyallahu anh hadîsiyle delîl getiren kimseye nasıl cevap verilir?
CEVAP: Bir kimse kibirlenmek maksadıyla elbisesini ayak bileğinden aşağıya sarkıtırsa Allah teâlâ ceza olarak kıyâmet günü o kişinin yüzüne bakmaz, onunla konuşmaz, onu tezkiye etmez ve onun için acı verici bir azâb vardır.
Kibirlenmek kastı olmaksızın elbisesini ayak bileğinden aşağıya sarkıtırsa onun cezası ayak bileğinden aşağıya ne kadar uzatılmışsa o kadar kısmın ateşle azâb edilmesidir. Çünkü Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurmuştur: “Üç kişi vardır ki, kıyâmet gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak, onları tezkiye de etmeyecektir. Hem onlar için acı bir azâb vardır: Elbisesini ayak bileğinden aşağı sarkıtan, verdiğini başa kakan ve ticaret malına yalan yere yemînle revaç verendir.” (Muslim) “Şüphesiz ki elbisesini büyüklenerek sürükleyen kimseye Allah kıyâmet gününde bakmayacaktır.” (Buhari, Muslim) Bu hadîsler büyüklenerek elbisesini sürükleyenler hakkındadır.
Büyüklenme kastı olmayan kimseye gelince Sahîh-i Buhârî’de Ebû Hureyre radıyallahu anh’ten rivâyet edildiğine
göre Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurmuştur: “Elbiseden ayak bileğinden aşağı sarkan kısım cehennemdedir.” (Buhari) Bu hadîste büyüklenme kaydı yoktur. Bir önceki hadîse dayanarak böyle bir kayıt koymak da doğru değildir. Çünkü Ebû Sa‘îd el-Hudrî radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم buyurdu ki: “Mü’minin elbisesinin uzunluğu dizinin yarısı(na kadar)dır. Dizin yarısı ile topukları arasında olmasında da bir sakınca yoktur. Topuklardan daha aşağısında olan ise cehennemdedir. Allah elbisesini büyüklenerek yerlerde sürükleyip gezen kimsenin yüzüne bakmayacaktır.” Bunu Mâlik, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibbân Sahîhi’nde rivâyet etmiştir. Ayrıca et-Terğib ve’t- Terhib, 3/88’de zikredilmiştir.
İki amel farklı olduğu için cezaları da farklıdır. Hüküm ve sebep farklı olduğu zaman mutlakı mukayyete hamletmek imkânsız olur. Çünkü bu çelişki doğurur.
Bize Ebû Bekir hadîsini delîl getiren kimseye gelince ona deriz ki: Bu hadîs iki yönden sizin için delîl olamaz:
Birincisi: Ebû Bekir radıyallahu anh: “Benim izarımın yanlarından birisi -ben onu sürünmekten koruyup dikkat etmezsem- muhakkak sarkar.” dedi. (Buhari) Ebû Bekir elbisesini isteyerek yerde sürüklemedi, bilakis o kendiliğinden sarktı. Bununla beraber o bunu engellemeye çalışıyordu. Elbisesini yerde sürükleyenler ve büyüklenme maksadı gütmediklerini iddia edenler bilerek elbiselerini sarkıtıyorlar. Onlara deriz ki: Eğer siz büyüklenme kastınız olmaksızın isteyerek elbisenizi ayak bileğinden aşağıya sarkıtarak yürürseniz sadece sarkan yer üzerinden ateşle azâb edilirsiniz. Eğer büyüklenmek için elbisenizi sarkıtırsanız bundan daha büyük bir azâba uğrarsınız; kıyâmet günü Allah sizinle konuşmaz, yüzünüze bakmaz, sizi tezkiye etmez ve sizin için elem verici bir azâb vardır.
İkincisi: Ebû Bekir radıyallahu anh’i bizzat Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم tezkiye etmiş ve onun bunu böbürlenmek için yapmadığına şahitlik etmiştir. Böyle yapanlardan hiçbiri bu tezkiye ve şahitliğe nail oldu mu? Fakat şeytan bazı kimselere yapmakta oldukları şeyleri temize çıkarmaları için Kitap ve Sünnet’in naslarından müteşabihlere tabi olmanın kapısını açar. Allah dilediğini doğru yola iletir. Biz hem kendimiz, hem de onlar için Allah’tan hidâyet ve afiyet dileriz.
Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri 214