Malumdur ki ihram yasaklarından birisi de cinsel ilişkidir. Hatta bu, ihram yasaklarının en büyüğüdür. Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Hac, bilinen aylardadır. Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine farz ederse; artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur.” (Bakara: 197). Kadına yaklaşmak diye tercüme edilen رفث kelimesi, cinsel ilişki ve öncesindeki davranışlar anlamına gelir. Cinsel ilişki, ihram yasaklarının en büyüğüdür. Bir kimse haccın ihramında iken cinsel ilişkide bulunduğu zaman -ki bu ya ilk tehallülden önce olabilir veya ilk tehallülden sonra olabilir- ilk tehallülden evvel olursa bu ilişki şu sonuçları doğurur:
Birincisi: Bu ibâdet bozulur, ne nafile yerine geçer, ne de farz yerine geçer.
İkincisi: Bu bir günahtır.
Üçüncüsü: Bu ibâdetin diğer aşamalarına devam etmesi gerekir. Yani ibâdet fesada uğramış olsa bile yapmaya devam eder, onu tamamlar ve bu fasit ibâdet bütün hükümlerinde sanki sahîh bir ibâdet gibi muamele görür.
Dördüncüsü: Bu hac ister farz olsun, ister nafile olsun hemen gelecek sene kaza edilmesi gerekir. Farz bir hac olduğu zaman kaza edilmesini gerekliliği gayet açıktır. Çünkü içinde cinsel ilişki bulunan bir hac, zimmetten düşmez/borç olmaktan çıkmaz. Nafile olduğu zaman ise başlanan bir haccı devam ettirmek, Allah’ın şu ayeti sebebiyle farz olur: “Hac ve umreyi Allah için tamamlayın.” (Bakara: 196). Allah teâlâ hacca bulaşmayı farz olarak isimlendirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Hac, bilinen aylardadır. Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine farz ederse; artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur.” (Bakara: 197). Bu sebepledir ki biz, ister nafile olsun, ister farz olsun bu fasit haccın kaza edilmesi gerektiğini söyledik.
Bu ilişkinin doğurduğu sonuçlardan beşincisi ise: İşlediği fiilin fidyesi olarak büyük baş bir hayvan kurban kesmesi ve bunu fakirlere dağıtmasıdır. Bunun yerine yedi tane davar keserse bunda bir beis yoktur.
Birinci tehallülden önce cima etmenin hükmü budur.
Birinci tehallülden sonra cima etemenin doğuracağı sonuçlara gelince, bunlar:
Birincisi: Bu da günahtır.
İkincisi: Sadece ihramı bozulur.
Üçüncüsü: Bir koyun kesmesi ve fakirlere dağıtması veya her birine yarım ölçek buğday ya da başka bir yiyecekle olmak üzere altı fakiri doyurması veya üç gün oruç tutması gerekir. Bu üçünden birini tercih etmede serbesttir. Bu kişi yeniden ihrama girer, en yakın mikat mahalline giderek ifaza tavafını ihramlı olarak yapmak için ihrama girer. Fıkıhçılarımız böyle söylemişlerdir.
Birinci tehallül ne zaman meydana gelir? diye sorulacak olursa; Biz deriz ki: Bayram günü Akabe cemresinin taşlanması, tıraş olunması veya saçların kısaltılmasıyla birlikte birinci tehallül gerçekleşir. Bir kimse bayram günü Akabe cemresini taşlayıp tıraş olduğu veya saçlarını kısalttığı zaman birinci tehallül aşamasına ulaşmış olur ve kadınlara yaklaşmanın dışında bütün yasaklardan kurtulur. Aişe radıyallahu anhüma şöyle demiştir: “Ben Rasûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم ’i ihrama girerken, ihramı için, bir de ihramı çıkarıp hılle girdiği için Ka'be'yi tavaf etmesinden önce güzel koku ile kokulandırır idim.”(Buhari, Muslim) Bu hadîs, ihramdan çıkışı müteakiben Beyt’in tavaf edileceğinin delîlidir. Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi bu, ihramdan çıkmadan önce tıraş olmayı gerektirir. Şöyle ki, birinci tehallül, yani ihramdan çıkmanın ilk aşaması, bayram günü tıraş olmakla veya saçları kısaltmakla birlikte Akabe cemresine taş atmakla gerçekleşmiş olur. O halde bu tehallülden önce cinsel ilişkide bulunmak biraz önce sözünü ettiğimiz beş sonucun doğmasına sebep olur.
Bu tehallülden sonra cinsel ilişkide bulunmanın doğurduğu sonuçlar ise günah, ihramın bozulması –ibâdetin değil– ve fidyenin veya fakirleri doyurmanın ya da Mekke’de veya başka yerde, peş peşe veya ayrı ayrı oruç tutmaktır. Bu kişi câhil, yani bu fiilin haram olduğunu bilmezse, ister birinci tehallülden önce, ister birinci tehallülden sonra işlesin kendisine bir şey lazım gelmez. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme!” (Bakara: 286). Allah teâlâ bu duaya: “Öyle yaptım” diye icâbet etmiştir. Başka bir ayette şöyle buyurmaktadır: “Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vardır. Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.” (Ahzab: 5)
Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri 480