Bir kimse umrenin tavafını ve sa’yini yaptıktan sonra ihram elbisesinde necâset bulduğu zaman tavafı sahîhtir, sa’yi sahîhtir ve umresi sahîhtir. Çünkü bir kimse, elbisesinde necâset olduğunu bilmediği veya bilip de yıkamayı unuttuğu zaman bu elbiseyle namaz kılarsa namazı sahîhtir. Aynı şekilde bu elbise ile tavaf ederse tavafı da sahîhtir. Bunun delîli Allah’ın şu ayetidir: “Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme!” (Bakara: 286).
Bu, dînin kaidelerinden büyük bir kaide olarak kabul edilen genel bir delîldir. Bu mes’elede özel bir delîl daha vardır ki o da şudur: Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم bir gün ashâbıyla birlikte namaz kıldı. Terlikleriyle birlikte namaz kılmak onun bir sünneti idi. O namazı kılarken –namaz esnasında- terliklerini çıkardı. İnsanlar da –ondan gördükleri için- terliklerini çıkardılar. Namazı tamamlayınca onlara sordu: “Size ne oldu?” Dediler ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Senin çıkarttığını görünce biz de çıkarttık. Bunun üzerine Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle dedi: “Cebrail bana geldi ve terliklerimde pislik olduğunu bana haber verdi.”(Ebu Davud) Namazının bir kısmını pis terliklerle kıldığı halde onu yeniden kılmadı. Bu, unatarak veya bilmeyerek necâsetle namaz kılan kimsenin namazının sahîh olduğunun delîlidir.
Burada bir mes’ele var: Bir kimse deve eti yediği ve koyun eti yediğini zannederek abdest almadan namaz kıldığı zaman bunu öğrenince namazını iade eder mi etmez mi?
Biz deriz ki: Abdest aldıktan sonra namazı iade eder. Bir kimse: Niçin bilmeyerek necâsetle namaz kılan kimse namazını iade etmez dediniz de bilmeyerek deve eti yiyen kimsenin namazını iade edeceğini söylediniz, dediği zaman; Biz deriz ki: Bizim elimizde faydalı ve önemli bir kaide vardır ki o da şudur: “Emredilen şeyler cehalet ve unutmakla düşmez, yasaklanan şeyler cehalet ve unutmakla düşer.” Bu kaidenin delîli Peygamberimiz صلى اللّٰه عليه وسلم ’in şu hadîsidir: “Kim unuttuğu veya uyuduğu için namazını geçirirse hatırladığı zaman onu kılsın.”(Buhari, Muslim) Bir kimse akşam ve yatsının iki rekâtını kıldıktan sonra selam verdiği ve kalanını unuttuğu
zaman hatırlayınca onları tamamlar. Bu, emredilen şeylerin unutmakla düşmeyeceğinin delîlidir. Çünkü Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم namazı unutan kişiye hatırladığı zaman kılmasını emretmiştir. Unutmakla o namaz ondan düşmemiştir. Böylece namazı tamamlar. Unutmakla kalan namaz düşmez.
Emredilen şeylerin cehaletle düşmediğinin delîli ise şudur:
Resûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم mescide girmiş onun arkasından bir zat girerek namaz kılmış fakat namazı sakin bir şekilde kılmamıştır. Sonra Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم ’e selâm vermiş, Resûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم selâmı almış ve o zata: “Dön de namazını kıl, çünkü sen namaz kılmadın" buyurmuştur. Bunu üç defa tekrar etmiş, adam üçünde de namaz kılmış ve gelmiştir. Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم her seferinde: “Dön de namazını kıl, çünkü sen namaz kılmadın" demiştir.(Buhari, Muslim) Nihayet Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم ona nasıl namaz kılacağını öğretince adam sahîh bir şekilşde namazını kılmıştır. Bu adam bilmediği için vacibi terk etmiştir. Çünkü adam şöyle diyordu:
“Seni hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, ben bundan iyisini beceremiyorum. Bana öğret.” Eğer bilmemekten dolayı vâcib düşseydi Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم onu mazur görürdü. Bu, ilim talebeleri için önemli ve faydalı bir kaidedir.
Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri 504