29 Aralık 2024 Pazar
28 جمادى الثانية 1446 الأحد
İMAN HAKKINDA HADİSLERİN ANLAŞILMASI

SORU: Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’in; îmânı, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe inanman ve bir de hayrıyla şerriyle kadere inanmandır.” diye tefsîr ettiği Cibrîl hadîsi ile Abdulkays heyetine îmânı, “Allah’tan başka hak ilâh olmadığına, bir ve tek olduğuna ve O’nun ortağının olmadığına şahitlik etmek, namaz kılmak, zekâtı vermek ve ganimetin beşte birini eda etmektir.” diye tefsîr ettiği hadîsinin arasını nasıl birleştiririz?

CEVAP: Bu soruya cevap vermeden önce Kitap ve Sünnet arasında asla bir çelişkinin olmadığını söylemek isterim. Kur’ân’ın içinde birbirine zıt herhangi bir şey olmadığı gibi, Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’in sahîh sünneti içinde de birbirleriyle çelişen hadîsler yoktur. Kur’ân’da ve Sünnet’te asla vakıaya aykırı da hiç bir şey yoktur. Çünkü vâkıa hak olarak vâki olmuştur, Kitap ve Sünnet de haktır. Hakta da çelişki mümkün değildir. Bu kaideyi anladığın zaman zihnindeki pek çok problem çözülmüş olur. Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Onlar bu Kur’ân’ı düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasından gelseydi onda pek çok çelişki bulurlardı.” (Nisâ: 82). Durum böyle olunca Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’in hadîslerinin birbirleriyle çelişkili olması mümkün değildir. Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم îmânı bir şekilde tefsîr edip de başka bir yerde sana göre birinci tefsîrine aykırı başka bir tefsîrle tefsîr ettiği zaman şöyle düşünürsen bir aykırılık olmadığını görürsün:

Cibril hadîsinde Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم dîni üç kısma ayırdı:

Birinci kısım: İslâm
İkinci kısım: Îmân
Üçüncü kısım: İhsân

Abdulkays heyetine îmânı tefsîr ettiği hadîste sadece bir bölümünü zikretti O da İslâm’dır. İslâm kelimesi mutlak olarak kullanıldığı zaman îmânı da içerir. Çünkü İslâm’ın esasları ancak bir mü’min tarafından yerine getirilebilir. İslâm tek başına zikredildiği zaman îmânı da kapsar. Îmân da tek başına zikredildiğinde, İslâm’ı da kapsar. İkisi birlikte zikredildikleri zaman ise îmân kalplerle, İslâm organlarla ilgili hale gelir. Bu ilim talebesi için önemli bir faydadır. O halde İslâm tek başına zikredildiği zaman içine îmân da girer. Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allah katında dîn, İslâm’dır.” (Âl-i İmrân: 19). İslâm dîninin akîde, îmân ve şer‘î hükümler olduğu bilinen şeylerdendir. Îmân tek başına zikredildiği zaman içine İslâm da girer. İslâm tek başına zikredildiği zaman içine îmân da girer. İkisi bir arada zikredildiği zaman îmân kalplerle ilgili olan, İslâm ise organlarla ilgili olan şeyler olur. Bu sebeple seleften bazıları şöyle demişlerdir: “İslâm açıktır, îmân gizlidir.” Çünkü o kalptedir. Bu sebeple bazen namaz kılan ve oruç tutan münafık görürsün. Bu görünüşte Müslümandır, gerçekte mü’min değildir. Nitekim Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır: “İnsanlardan bazıları da vardır ki, îmân etmedikleri halde “Allah’a ve âhiret gününe îmân ettik.” derler.” (Bakara: 8).

SORU: Îmânı, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayrı ile şerri ile kadere îmân” diye tanımlayan hadîs ile Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’in: “Îmân yetmiş küsur şubedir…” hadîsinin arasını nasıl birleştiririz?

CEVAP: Akîde anlamındaki îmânın altı temel esası vardır. Bunlar Cibrîl hadîsinde zikredilmiştir. Cibrîl, Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’e îmânı sorduğu zaman şöyle cevap vermiştir: “Îmân, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe inanman ve bir de hayrıyla şerriyle kadere inanmandır.” Bu hadîsi Buhârî ve Müslim birlikte rivâyet etmişlerdir.

Amelleri, çeşitlerini ve cinslerini kapsayan îmâna gelince bu, yetmiş küsur şubedir. Bundan dolayı Allah teâlâ şu âyetinde, namazı da îmân olarak isimlendirmiştir: “Allah sizin îmânınızı zâyi edecek değildir. Şüphesiz Allah insanlara karşı raûf ve rahîmdir.” (Bakara: 143). Müfessirler buradaki “îmânınız” kelimesinin “Kudüs’e doğru yönelerek kıldığınız namazınız” anlamına geldiğini söylemişlerdir. Çünkü sahabîler Kâbe’ye yönelmeleri emredilmeden önce Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılıyorlardı.

SORU: Hadîste geçtiği gibi bir kimsenin sadece mescitlere gitme alışkanlığından dolayı îmânına şahitlik edilebilir mi?

CEVAP: Evet, şüphesiz ki mescitlerdeki namazlarda hazır olan bir kimsenin orada bunun için hazır bulunması îmânına delîldir. Çünkü onu evinden dışarı çıkmaya sevk eden ve mescide doğru yürümeye zorlayan şey, Allah azze ve celle’ye îmânından başka bir şey değildir. Soruyu soran kişinin “hadîste geçtiği gibi” sözüne gelince o, Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم ’den rivâyet edilen şu hadîse işaret ediyor: “Mescidlere gelmeyi devamlı adet edinen bir adam gördüğünüz zaman onun îmânına şahitlik ediniz.” (Tirmizi) Fakat bu hadîs zayıftır. Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم ’den sahîh bir yolla gelmemiştir.

Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri Fetva no: 9-10-11

Kategoriler
Dersler
Vahiy Mescidi
  • /ANKARA
Sitemizde yer alan içeriklerin kaynak gösterilerek paylaşılmasında mahzur yoktur.
vahiymescidi.com © 2024