Bu cümle tevhîdin bütün türlerini ya zımnen ya da iltizamen içine alır. Çünkü “Allah’tan başka hak ilâh olmadığına şahitlik ederim” diyen kimsenin bu sözü zihinde bununla ulûhiyyet tevhîdi diye isimlendirilen ibâdet tevhîdinin kast edildiğini ortaya koyar. Ulûhiyyet tevhîdi de rubûbiyyet tevhîdini ihtiva eder. Çünkü sadece Allah’a ibâdet eden herkes, O’nun rubûbiyyetini ikrâr etmedikçe O’na ibâdet etmez. Yine, isim ve sıfatların tevhîdini de ihtiva eder. Çünkü insan ancak, isimleri ve sıfatları ile bildikten sonra ibâdete O’nun layık olduğunu bilip Allah’a ibâdet eder. Bu sebeple İbrâhîm babasına şöyle dedi: “Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?” (Meryem: 42).
Demek ki ibâdet tevhîdi, hem rubûbiyyet tevhîdini, hem de isim ve sıfatlar tevhîdini içine almaktadır.
Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri Fetva no: 18