29 Aralık 2024 Pazar
28 جمادى الثانية 1446 الأحد
İhlâsın manası nedir?

Kul ibâdetiyle başka bir maksat güderse hüküm nedir?

CEVAP: Allah’a karşı ihlâslı olmanın anlamı: Kişinin ibâdetiyle Allah subhânehu ve teâlâ’ya yaklaşmayı ve O’nun ikrâm yurduna/cennetine ulaşmayı gaye edinmesidir. Kul ibâdetiyle başka bir maksat güderse aşağıdaki kısımlara göre
bunun farklı hükümleri vardır:

Birinci Kısım: Bu ibâdetle Allah’tan başkasına yaklaşmayı ve yaratılmışların övgüsünü kazanmayı murâd etmesidir. Bu, amelin boşa gitmesine sebep olur ve bu, şirktendir. Ebû Hureyre radıyallahu anh’ten gelen sahîh bir hadîste Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurmuştur: “Allah teâlâ şöyle buyurdu: Benim, ortakların ortaklığına ihtiyacım yoktur. Kim benden başkasını bana ortak tuttuğu bir amel işlerse, onu da ortak ettiği şeyi de terk ederim.” (Muslim)

İkinci Kısım: Bu ibâdetle, Allah teâlâ’ya yaklaşmayı değil de; liderlik, makam, mevki ve mal gibi dünyevî bir amaca ulaşmayı gaye edinmesidir. Onun bu ameli boşa gider, onu Allah’a yaklaştırmaz. Çünkü Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Her kim, dünya hayatını ve onun ziynetini isterse, amellerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, âhirette kendileri için ateşten başka nasipleri olmayan kimselerdir; orada (dünyada) yaptıkları hep boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bâtıldır.” (Hûd: 15, 16).

Bununla önceki arasındaki fark: Birincisinin ibâdete başlamadan önceki maksadı, Allah’a ibâdet eden bir kul olarak övülmektir. İkincisinin ibâdete başlamadan önce Allah’a ibâdet eden bir kul olarak övülme maksadı yoktur, insanları kendisini bu şekilde övmelerine de önem vermez.

Üçüncü Kısım: Bu ibâdetle hem Allah’a yaklaşmayı hem de bununla hâsıl olacak dünyevî bir maksadı gaye edinir. Mesela Allah’a ibâdet niyetiyle abdest alırken bununla vücuduna zindelik kazanmayı ve temizliği de gaye edinir; namazla birlikte vücudunu alıştırmayı ve hareket ettirmeyi, oruçla birlikte vücudunu hafifletmeyi ve fazla kiloları atmayı, hacla birlikte kutsal yerleri ve hacıları görmeyi murâd eder. Bu, ihlâsın ecrini azaltır. İbâdet niyeti galip gelse bile ecrin tamamını alma fırsatını elden kaçırır. Ancak bunun ona, günaha ve vebâle düşürecek bir zararı olmaz. Çünkü Allah teâlâ hacılar hakkında şöyle buyurur: “(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur.” (Bakara: 198).

Ancak ibâdetin dışındaki o niyet daha galip gelirse, onun için âhiret sevabı yoktur. Onun amelden alacağı karşılık sadece, dünyada elde ettiği şeydir. Bununla günahkâr olacağından da korkarım. Çünkü gayelerin en yücesi olan ibâdeti değersiz bir dünya için vesîle kılmıştır. O, Allah’ın kendileri hakkında şöyle buyurduğu kimseler gibidir: “Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şâyet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar.” (Tevbe: 58). Ebû Dâvûd’un Süneni’nde Ebû Hureyre’den rivâyet edildiğine göre bir adam: Ey Allah’ın Rasûlü, bir adam Allah yolunda savaşmak istiyor ve aynı zamanda ganimet de elde etmek istiyor (ne buyurursunuz)? diye sormuş. Nebî ,صلى اللّٰه عليه وسلم “Onun için bir sevap yoktur.” buyurmuştur. Adam soruyu üç defa tekrarlamış, Rasûlullah صلى اللّٰه عليه وسلم üçünde de, “Onun için bir sevap yoktur.” buyurmuştur. Buhârî ve Müslim’in Sahîhleri’nde Ömer b. el- Hattab radıyallahu anh’ten rivâyet edildiğine göre Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurmuştur: “Kimin hicreti elde edeceği bir dünya yahut evleneceği bir kadın içinse, onun hicreti hicret ettiğinedir.”

Eğer ne ibâdet niyeti ne de ibâdet dışı niyet galip değil de ikisinde eşitlik varsa kapalı bir durum var demektir. Hem Allah için, hem de başka şey için amel eden kimse gibi sevabının olmaması daha yakın bir ihtimaldir. Bu kısımla bir önceki arasındaki fark, önceki kısımda maksadın ibâdet etmek olmaması, ibâdetin zorunlu olarak hâsıl olmasıdır. İbâdet isteği de, işlenmekten dolayı zorunlu olarak doğan bir istektir. Sanki o, dünyevî maksadın derektirdiği ameli zorunlu olarak irâde etmiş gibidir.

Bu üçüncü kısımda ibâdet veya ibâdet dışı maksadın hangisinin galip olduğunun ölçüsü nedir? denilirse;

Deriz ki: Ölçü şudur: İbâdet dışı şeyler ister hâsıl olsun, isterse olmasın, bunları önemsemediği zaman bu, onda ibâdet niyetinin galip olduğunun delîlidir. Aksine bir durum, aksine delîldir.

Kalbin sözü, demek olan niyetin her durumda önemi çok büyüktür. Kulu sıddıklar mertebesine de yükseltir, esfel-i sâfilîne de düşürür. Selef-i sâlihîn’den bazıları şöyle demiştir: “Nefsimle ihlâs için mücadele ettiğim kadar, hiçbir şey için mücadele etmedim.” Allah’tan hem kendimiz hem de sizin için niyette ihlâs ve amelde sâlihlik dileriz.

Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri Fetva no: 21

Kategoriler
Dersler
Vahiy Mescidi
  • /ANKARA
Sitemizde yer alan içeriklerin kaynak gösterilerek paylaşılmasında mahzur yoktur.
vahiymescidi.com © 2024