Bazı insanlar Körfez savaşı esnasında sebeplere tutundular, bazılar da sebepleri terk ettiler ve bunlar, Allah’a tevekkül eden kimselerdir, denildi?
CEVAP: Mü’minin kalbini Allah azze ve celle’ye bağlaması ve menfaatlerin celbi ve zararların defi konusunda samimi bir şekilde Allah’a itimâd etmesi gerekir. Çünkü göklerin ve yerin hükümranlık ve yönetimi sadece Allah’ın elindedir. Her şey O’na döndürülür. Nitekim Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) yalnız Allah’a aittir. Her iş O’na döndürülür. Öyle ise O’na ibâdet et ve O’na güvenip dayan! Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Hûd: 123). Mûsâ aleyhisselam kavmine şöyle dedi: “Mûsâ dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah’a îmân ettiyseniz ve O’na teslim olduysanız sadece O’na güvenip dayanın. Onlar da dediler ki: "Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!” (Yûnus: 84, 86). Allah teâlâ şöyle buyurdu: “Mü’minler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.” (Âl-i İmrân: 160). “Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talak: 3). O halde mü’minin rabbine, göklerin ve yerin rabbi olan Allah’a güvenmesi ve O’na hüsnü zan beslemesi vâcibtir.
Ancak, Allah’ın emrettiği şer‘î ve kaderî-maddî sebepleri de yerine getirir. Çünkü hayrı celp eden ve şerri engelleyen sebepler edinmek de Allah’a ve O’nun hikmetine îmândandır. Tevekküle mani değildir. Tevekkül edenlerin efendisi Allah Rasûlü Muhammed صلى اللّٰه عليه وسلم şer‘î ve kaderî sebepler edinirdi. Uyurken ihlâs ve muavvizeteyn sûrelerini okumak suretiyle Allah’a sığınırdı. Harpte zırh giyerdi. Müşrik orduları toplandığı zaman Medîne’yi savunmak için şehrin etrafına hendek kazmıştı.
Allah teâlâ kulun, savaşın kötülüklerinden kendisiyle korunacağı şükre layık nimetler var etmiştir. Allah teâlâ peygamberi Dâvûd’dan Kur’ân’da şöyle söz etti: “Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?” (Enbiyâ: 80). Allah teâlâ Dâvûd’a zırhını sağlam ve geniş yapmasını emretti. Çünkü bu, onu koruma hususunda daha güçlü kılar.
Buna göre savaşın zararlı etkilerinin kendilerine isabet etmesinden korkulan yerlere yakın ülkelerde oturan insanların, bedeni helak edici gazların nüfuzunu engelleyecek gaz maskeleri kullanmalarında ve bu gazların evlerine girmesini engelleyici tedbirleri almak suretiyle ihtiyatlı olmalarında hiçbir günah yoktur. Çünkü bunlar, kötülükten ve zarardan koruyucu sebeplerdir. İhtiyaç duyup da bulamamaktan korktukları yiyecek ve diğer şeyleri biriktirip saklamalarında da bir günah yoktur. Bu konulardaki korku güçlendikçe tedbirli olma isteği de güçlü hale gelir.
Ancak bununla beraber Allah azze ve celle’ye güvenip tevekkül etmeleri gerekir. Bu sebepleri ve araçları, yararları celp etmede ve zararları def etmede asıl oldukları için değil, Allah’ın izin verdiği sebepler ve vâsıtalar oldukları için O’nun koyduğu şerîat ve hikmeti gereği kullanırlar. Böyle sebepleri kullanma imkânını kendilerine kolaylaştırdığı ve izin verdiği için Allah’a şükretmeleri gerekir.
Şeyh Muhammed bin Salih el-Useymin
Soru ve Cevaplarla İslâm’ın Rukünleri Fetva no: 23